Karavan
Sınırsız Dünyalar karavan mağazasının satış temsilcisi, az sonra kendisini ziyaret edecek olan müşterisinin geçmiş seyahatlerini gözden geçiriyordu; “Ortadoğu, Ant Dağları, Yunanistan, Çin, Hindistan; gitmediği yer kalmamış.” Gerçekten de amatör gezgin, dünyanın birçok bölgesinde bulunmuştu. Seyahat ettiği yerlerin tamamı, tarihi önemi olan eski yerleşimlerdi. Ne var ki ziyaretleri çok kısa süreliydi; onlarca durağı olan dünya turunu üç hafta içerisinde tamamlamıştı. “Bu da onlardanmış demek ki” diye düşündü satış temsilcisi; “dünyayı gezdiğini herkese anlatmaktan başka bir amacı yok.” Müşterisinin harcama bilgilerini görüntülemek üzereyken kapının çalındığını fark etti. Gözleri bileğindeki saate kaydı; zaman gelmişti. Ayağa kalkarak karşılama için hazırlandı;
– Hoş geldiniz Bay Netroy.
– Merhaba.
– Buyurmaz mısınız?
Müşterisinin oturmasını takiben, kendisi de koltuğundaki yerini aldı. Gartrim Netroy, her zamanki gibi ruh hali hakkında bir ipucu vermiyordu. Genç satış temsilcisi, asıl konuya girmeden önce bir sohbet konusu açmak istedi;
– C65’ten memnun kaldınız mı?
– Evet. Bana herhangi bir sorun çıkarmadı.
– Gezdiğiniz yerler nasıldı, istediğiniz gibi bir seyahat oldu mu?
– Her şey plana uygun gerçekleşti.
Bay Netroy sohbet etmeye pek istekli görünmüyordu. Satış temsilcisi, müşterisinin izlediği güzergâhla ilgili bir şeyler sormayı düşünse de süratle bu fikirden vazgeçti. Amatör gezginin burada olmasının belli bir amacı vardı ve bunu anlamadan yeni satış fırsatları kovalamanın pek bir anlamı yoktu. Yapabildiği kadar dolaysız biçimde konuyu işe getirdi;
– C65’in kira bitiş zamanına yaklaşık bir hafta daha var. Süreyi uzatmak mı istemiştiniz?
– Hayır, başka bir karavan istiyorum.
– Memnun olduğunuzu söylemiştiniz?
– Evet, memnundum ama o karavanla işim bitti. Uzay modellerinden bahsediyorum.
Genç adam içinden küçük bir sevinç çığlığı attı. Bir akademisyenin pahalı uzay karavanlarına talip olacağını düşünememişti. Kotasını doldurması için dört haftalık bir kiralama sözleşmesi bile yeterliydi; bu ayı kurtarmak üzereydi. Zihninde devam eden küçük kutlamadan olabildiğince habersiz bir tavır takınarak devam etti;
– Anlıyorum. Ne kadar süre ile kiralamak istiyorsunuz?
– Bu defa kiralamayacağım. Satın almak istiyorum.
Devam eden kutlama çılgın bir partiye dönüşünce satış temsilcisi şaşkınlığını gizleyemedi;
– Satın mı alacaksınız?
– Evet. İkinci el ve dördüncü çembere kadar gidebilen en ucuz modeli. Diğer özellikleri önemli değil.
* * * * *
Aynı günün akşamında genç satış temsilcisi ay sonunda alacağı primi bir kere daha hesaplarken Gartrim Netroy’un evi her zamanki gibi sessizdi. Kararını uzun zaman önce vermiş ve geriye dönüp sorgulamamış olsa da, bu son akşamda hayatının dönüm noktalarının zihninde canlanmasına engel olamıyordu. Parlak öğrencilik yılları ve hayalleri, yakaladığı önemli başarılar. Büyük umutlarla başladığı akademik kariyerinde yaşadığı hayal kırıklıkları ve genel anlamıyla bilimden kopuşu geldi gözlerinin önüne. İstemese de zihninde canlanmaya devam eden anılara bıraktı kendini bir süre sonra. Yanıtı alamadığı ya da beylik laflarla geçiştirilen sorular tüm detaylarıyla aklındaydı;
– Söyler misiniz Profesör Turlie, Bizim merakımız ve öğrenme arzumuz acaba başkaları için para ve güç anlamına mı geliyor?
– Evet Sayın Dekanım. Yaptığımızın insanlığa hizmetten ziyade kendimizi tatmin ve bizim zekâmızı kullanan daha akıllı insanları zengin etmek olduğunu düşünüyorum, katılır mısınız?
– Doğru sevgili dostum. Bu çalışmayı tamamladığımızda kademe atlayabiliriz. Epey de bir atıf alırız. Peki, amacımız böyle mi tanımlanmalı?
Diğer soruları zihninde canlandırmamak için kendini zorladı. Göründüğü kadarıyla bu düşünceler ilerlemesini durdurmuş ve bir doktor olarak yerinde saymasına neden olmuştu. Etrafındaki herkes durumuna üzülüyor, büyük bir yeteneğin ve belki bir dehanın anlamsız düşüncelerle kendisini nasıl mahvettiğini söylüyordu. O zaman konuşulanlara aldırmamıştı, şimdi de umurunda değildi. Diğerleri farkında olmasa da Doktor Netroy saf öğrenme ve merak duygusuyla çalışmaya devam etti. Üstelik üyesi olduğu kurumun olanaklarından en küçük biçimde dahi olsa faydalanmadan.
İşten tam zamanında çıkar, üniversiteye yakın izbe bir mahallede kiraladığı evde çalışmalarına devam ederdi. Geniş bir dairesi olmasına rağmen özellikle ikinci bir ev kiralamıştı; konfordan uzak, disiplinli bir çalışma ortamına sahip olabilmek için. Yıllarca sürdürdüğü kararlı çalışmaları sonunda meyvesini vermişti. Üç ay kadar önce tamamladığı projesinin bitiminde, işe başladığı zamanki heyecanın aynısını hissetmişti. Teorik faaliyetlerin tamamlanması ve donanımların hazır hale getirilmesiyle Dünya seyahatine başlamış, planladığı hızlı ziyaret takviminin bitişiyle de uzaya çıkmaya hazır hale gelmişti. Bu akşam gidiyordu.
* * * * *
S43 eski bir karavan modeliydi. İkmal olmaksızın yüzlerce yıl hizmet vermek amacıyla yapılmış olsa da hor kullanılmaktan ötürü uzayda elli yıldan uzun kalması olanaksızdı. Doktor Netroy bu sürenin kendisi için yeterli olacağının farkındaydı. Elli yıldan daha fazla yaşamak gibi bir istediği de yoktu zaten. Dünyanın merkezde olduğu dört sıçrama çemberini geçerek hedeflediği uzaklığa erişecekti. Yaptığı plana göre, kırk yıllık bir izleme, amacına ulaşmak için yeterliydi.
Sıçrama noktalarını aşması iki haftasını aldı. İntikal esnasındaki bir hatanın telafisi mümkün olmayacağından, geçişler uzay istasyonlarının kontrolünde yapılırdı. İnsan hatasından arındırılmış otomatik yolculuklarda sorun çıkması çok nadir karşılaşılan bir durumdu. Tüm kontroller ve geçiş izinleri dünyadayken halledilmişti. Her ne kadar kendisi önem vermese de akademik unvanı izinleri alması konusunda çok faydalı olmuştu. Zaten böylesine eski bir uzay karavanı ile kanunsuz bir iş yapması neredeyse olanaksızdı. Bu nedenlerle, Doktor Netroy’un son derece sıradan seyahati beklendiği biçimde sorunsuz devam etti. Yaklaşık on bin ışık yıllık bir mesafenin geçilmesi anlamına gelen her bir sıçrama, karavan üzerindeki göstergeler olmasa fark edilemeyecek kadar sıradandı.
Dördüncü çembere ulaştığında S43’ün tüm fonksiyonları yerindeydi. Bu aşamadan sonra iş, daha önceden belirlediği bölgeye gitmek için sıkıcı bir seyahati tamamlamaya kalıyordu. Dördüncü çemberdeki sessiz ve gözlerden uzak olan hedefe varması üç haftasını aldı; karavanı, bir döküntüye göre gayet hızlıydı.
İzleme noktasına vardığında zaman kaybetmeden kontrollere başladı. Dünyadaki seyahatlerinde önemli olduğunu düşündüğü noktalara yerleştirdiği tüm cihazların aktif olarak çalışmakta olduğunu gördü ve rahatladı. Bulundukları bölgede olan biteni yansıtmakta olan toplayıcılar, karavana özenle yerleştirilmiş izleyici yardımıyla gözlerinin önündeydi artık. Uzayda kat ettiği mesafe, dünyanın kırk bin yıldan daha eski dönemdeki halini yansıtması için yeterliydi. Dünya çok eskideydi ama toplayıcılar oradaydı; kendi elleriyle yerleştirmişti.
Yıllar süren çalışmaları amacına ulaşmak üzereydi. Bir ara daha yakın dönemleri izleyerek işe başlamayı düşünmüştü; İzleyici zamanda ileriye doğru hızlandırılabilirdi. Ne var ki, insanın kökenlerini anlamadan sonuca ulaşmaya çalışmanın manasız olduğunu fark etti. Kendisine ve diğerlerine anlatılan tarihin çok sınırlı, büyük oranda da yanlış ve değiştirilmiş olduğunu biliyordu. Zaman yankısı adını verdiği, insanlığın başından geçen tüm önemli olayları oturduğu yerden sırasıyla izleyecekti; hiçbir şey atlamadan. İnsanların avcı toplayıcı olarak yaşadıkları döneme çok önem veriyordu. Ne de olsa bu yıllara ilişkin çok az bilgi vardı tarih sayfalarında. Daha sonra yerleşik hayata geçiş ve ilk uygarlıklar. İnsanların köle olmaya nasıl ikna edildikleri, sınırlı bir grubun rahat içinde yaşarken büyük çoğunluğun nasıl acı içinde hayatlarına devam ettiklerini anlamayı çok istiyordu; ilk elden. Dinlerin doğuşu ve halkın üzerindeki etkilerini de etraflıca inceleyecekti. İlk vahiyler ve sonrası. Neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Yine de acele etmedi; oturacağı yeri düzenledi, kahvesini yaptı ve izleyicinin karşısına geçti. “İşte benim bilimim!” Diye geçirdi içinden. “Sadece öğrenmek amacıyla. Ne onlar için ne de bir çıkar uğruna.”
Ölene kadar yaklaşık elli yılı olduğunu tahmin ediyordu. Uzayın bu ücra köşesinde hiç kimsenin bilmediklerini öğrenecek, insanlığın macerasındaki bilinmeyenleri canlı olarak inceleyecekti. Ulaşacağı bilginin ne kadar kıymetli olduğunun farkındaydı. Çok eskiden olsa bu bilginin kendisiyle beraber yok olmasına asla izin vermezdi. Ancak yıllar farklı düşünmesini sağlamıştı; “benim için, sadece meraktan. Çok isteyen kendi sistemini geliştirir.” Zaten yeni dünya düzeninde doğruları bulmanın önemi yoktu; düzen devam etsin yeter.
“Acaba Kızıldeniz’den mi başlasam?” Az kalsın merakına yenik düşüyordu ama toparlandı. Eğer plana uymazsa pek çok önemli ve gizli konunun kendisini yoldan saptıracağına emindi. Kahvesinden bir yudum aldı ve ateş başındaki küçük bir aileyi izlemeye koyuldu.