Köy Yolu

İşte şeftali bahçeleri. Aracı durdurup nemli gözlerle ağaçları süzdü. Son keskin virajı döndükten sonra sağda onları gördüğünde “zaman geldi” diye geçirirdi içinden. “Macera başlasın!” İlk olarak yolun sağındaki su kanalı üzerinde nehir serüveni. Akıntıyla beraber yol alan meşe palamutlarından birinin üzerinde hayal ederdi kendini. Küçük geminin cesur kaptanı. Rotasının üstündeki kaya tuzaklarına yakalanmamalı, eğimin azaldığı yerlerde oluşan küçük gölcüklerde takılıp kalmamalı ve korsan palamutlardan kaçmayı başarmalıydı. Başarırdı da. Sonra Yanardağdan Kaçış‘a gelirdi sıra. Patlamış volkanın akan lavlarından kurtulmaya çalışan bir araştırmacı olduğunu hayal ederdi. Bozuk yolda arabanın hoplayıp zıplaması, dağdan hızla aşağıya doğru inen bir araçta olduğunu düşündürürdü. Öyle sıradan bir araç değil ama; paletleri, kolları olan güçlü bir robot. Kendisi kullanırdı. Gerektiğinde zıplar, gerektiğinde uçardı. Yanardağdan kaçış bitince de son oyun başlardı; Uzay Macerası. Yolun iki tarafındaki söğüt ağaçlarının oluşturduğu tüneli, fırlatma rampasındaki uzay aracına giden astronotların geçtiği bir koridora benzetirdi. İnsanların tezahüratları arasında yürünür, uzay aracına binilir ve dünyayı istila etmeye çalışan yaratıklara karşı olan büyük mücadele başlardı.

O günleri hatırlayınca küçük bir tebessüm belirdi yüzünde; özlem ve mutluluk. Yıllar çocuksu duygularını alıp götürmüştü ama köy hala cazipti onun için. Yağmur yağarken sundurmada çay içmek ya da sert sedirde battaniye altında biraz kestirmek. Her birine karakter yüklediği ağaçlarıyla sohbet etmeyi de severdi. Bahçedeki elma hep biraz saf gelmişti ona. Ihlamursa bilge. Cevizler vakur, söğüt boş vermiş. Yalnızlık ya da halüsinasyonlar değildi kökeni, kendini böyle mutlu hissediyordu. Zaten kimseye söylememişti; gören, duyan da yoktu. Masum, içten bir dostluk. İnsan hırslarından uzakta huzurlu bir emeklilik için gereken her şey buradaydı.

Aslında yaşamı o insan hırslarının etkisi altında geçmişti. Başarılıydı. Hatta onun yerinde olmak için hayatlarını verebilecek milyonlarca insan olduğunu da biliyordu. Uzun yıllar boyunca köyünü bir günlüğüne bile olsun ziyaret edememişti. Sadece çalıştı; hem fiziksel hem zihinsel. Dünyası, hayatını geçirdiği uzay araştırmaları merkezinden ibaretti. Dışarı çıkmadan, soluk almadan çalıştı. Başardı da. Gezegenler arası ilk insanlı uzay yolculuğunda yer alacak iki astronottan biri olmuştu.

O günü hatırlıyordu. Hatta emekliliğine kadar olan zaman içerisinde neler olup bittiğini unutmuştu, sadece o an vardı aklında. Başbakan bile oradaydı. Konuşmayı merkezin başkanı yapmıştı. Bir kısmı hala ezberindeydi;

Aya iniş esnasında atılan adımdan çok daha büyüğü için ayağımızı kaldırmış durumdayız. Diğer gezegenlerin kapıları insanlığa açılıyor. Yanımda görmüş olduğunuz iki kahraman, bu merkezde çalışan yüzlerce çalışanımız ve hükümetimizin desteği sayesinde yarın tarihin akışını değiştirmek için yola çıkıyorlar. Gezegenler arası ilk insanlı uzay yolcuğu için geri sayım başladı.

Bundan sonra neler olduğu zihninde net değildi. Tebrikler, övgüler, hayranlık. Sonrasında geri sayım ve yolculuk. Artık hiç birinin önemi yoktu; köydeki evine varmıştı. Ağaçların hatırını sorduktan sonra biraz kestireyim diye düşündü; gözleri kapanmaya başlamıştı. Sedir ve battaniye. Uzun bir süre uyumak istiyordu. “Yol mu yoksa yıllar mı yordu” diye geçirdi aklından. Bu son düşüncesiydi, kafasını boşaltmaya çalıştı. Artık köyündeydi. Çay, yağmur ve sundurma.

Battaniyenin altında uykuya dalarken uzay araştırmaları merkezinde yapılan konuşmayı duyma ihtimali yoktu;

Bildiğiniz gibi fırlatma esnasında ön görülmesi olanaksız bir sorun yaşadık. Uzay aracımızın bazı sistemleri çalışmaya devam etti ancak astronotlarımıza oksijen sağlayan ünitelerin her üçü de maalesef devre dışı kaldı. Yer ekibimizin hiç uyumadan 36 saattir çalışmakta olduğunu, ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirtmek isterim. Üzülerek söylüyorum ki, bir çözüm bulamadık. Hesaplarımıza göre kahramanlarımız artık son anlarını yaşıyorlar. İnsanlık için yaptıkları hizmetin bilinci ve görevlerini yerine getirmiş olmanın gururuyla aramızdan ayrılıyorlar. Ruhları şad olsun.

Başbakan orada değildi.