Kahraman
Nache Elurt’un, odadaki nesneler üzerinde anlamsızca dolaşan bakışları, birkaç dakikadır duvardaki takvimde sabitlenmiş durumdaydı. 10 Haziran. “Neredeyse iki yıl önce başlamışız” diye geçirdi içinden. “Dünyayı yerinden oynatmamıza çok az kalmıştı.” Uzun ve yaratıcı bir küfre daha başlamak üzereyken vazgeçti. Artık çok uzak olsa da o anı biraz daha düşünmek istiyordu. Hayal kurarken bile mutlu olabiliyorsa, amaçlarına ulaşmaları durumunda kim bilir neler hissedecekti? Topluluğun her yıl yapılan büyük buluşmasında önce kanıtları paylaşırlar, ardından da tebrikleri kabul ederlerdi herhalde. “Ve karşınızda insanlığın yeni çağını başlatan, en büyük yalanı ortaya çıkaran kahramanlar!” Evet, büyük ihtimalle buna benzer bir anonsla çağrılacaklardı. İsimleri, tarihteki yerlerini alacaktı, hem de en ön sıralarda.
Az önce ertelediği küfrü salıvererek arkadaşı Royn Golye’e baktı. Genç adamın da benzer duygular içinde olduğuna şüphe yoktu. Hatta kendisinden daha çok etkilenmiş olduğunu, ekiplerinin üçüncü üyesi Gfer Uksadin gittiğinden beri yerinden kalkmadığını fark etti. Yaklaşık iki saattir küçük evin salonunda yalnızdılar. Gökyüzünde bir yerlerde -artık- anlamsızca dolaşan umutlarından vazgeçmelerinin üstünden de yaklaşık o kadar zaman geçmiş olmalıydı. Oturduğu koltuktan kalkarak arkadaşının yanına gitti;
– Çok yaklaşmıştık, avucumuzun içindeydi neredeyse. Bir dahaki sefere!
Genç adam Nache Elurt kadar istekli görünmüyordu. Uzun zamandır farkında olmadığı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmış gibiydi. Heyecandan yoksun bir ses tonuyla yanıt verdi;
– Bir dahaki seferin olacağından emin misin?
– Ne demek bu şimdi? Tabii ki olacak, ne kadar yaklaştığımızı görmüyor musun?
– Durumumuza bakınca başka şeyler de görüyorum; beş kuruş paramızın kalmadığını, Gfer’in bir daha böyle bir işe kalkışmayacağını, Topluluk’un da yine doğru düzgün destek vermeyeceğini…
– Para buluruz. Çalışır biriktiririz, dostlardan destek alırız. Gfer olmazsa başka birini buluruz. Gerekirse biz yaparız?
Genç adam uzun zaman sonra ilk defa yerinden kalktı. Uyuşmuş bacaklarıyla rahat yürüyebilmek için bir süre öylece dikilmek zorunda kaldı. En son ne zaman temizlendiği belli olmayan pencereye doğru ilerlerken konuşmaya devam etti;
– Diğerlerinin bizim kadar istekli olduğunu hiç zannetmiyorum. Maddi yardım bulmamız neredeyse imkansız. Hayatımız boyunca yaptığımız tüm birikimi harcadık, motorlarımızı bile sattık. Daha kötüsü ne biliyor musun, kimsenin başarmamızı istememesi. Ama açık ama gizli kapaklı; defalarca görmedik mi? Bizden çok daha büyük ve güçlüler. O kapak açılsaydı bile korkarım yine başaramayacaktık.
Bu zamana kadar hep iyimser ve umutlu olan Nache, tatlı bir uykudan zorla uyandırılıyormuş gibi hissetti. Sıcacık yorganın altında düş görmek güzeldi. Ne var ki, hayat yatağın dışındaydı. Royn’nun söyledikleri doğruydu; bir türlü anlam veremese de Düz Dünya Topluluğu’ndaki hiçbir yetkili çalışmalarına sıcak bakmamıştı. İki yıl önceki buluşmada yanlarına gelen gizemli adam Gfer Uksadin’nin teklifi ilettiği günü hatırladı. Başta o da anlamsız bulmuştu. Ama daha sonra ne kadar mantıklı bir hedef olduğunu görmüşlerdi; bir küp uydu ile Dünya’nın fotoğrafını çekmek. Bu sayede yıllardır süren kandırmaca bir son bulacak, Dünya’nın düz olduğu herkese ispat edilecekti. O üçkağıtçı uzay ajansları tarafından gizlenen doğru ve gerçek bilgi sonunda ortaya çıkacaktı. Adamın söyledikleri akla yatkındı;
“Standartları belli, kitler internetten bile alınabiliyor. Tek ihtiyacımız fırlatma ve laboratuvar için iki yüz elli bin dolar. İki yıldan az bir sürede geliştirebiliriz. Hindistan uzay ajansının Haziran’da yapacağı fırlatmayı hedefleriz. Sahtekar uzay ajansları girişimimizi engellemeye çalışacaklardır. Gizli tutmalı ve amacımızı açık etmemeliyiz. Mor ötesi bir kamera ile atmosfer dışında olmanın avantajını kullanarak uzay fotoğrafları çekeceğimizi söyleyeceğiz. Uydunun kapakları açılıp Yeni Dünya’nın ilk fotoğrafları bize ulaştığında bir çağ kapanacak. İşte size kahraman olmak için bir fırsat. İyi düşününün.”
Gfer Uksadin’nin dehası daha sonra yaptıkları buluşmalarda kendini gösterdi. Bilginin neredeyse tamamı bu gizemli adam tarafından sağlanmıştı. Her ne kadar sürekli birlikte olsalar da Gfer’in yaptıklarından pek bir şey anlamıyorlardı. Uzay teknolojisi bir işletmeci ve bir grafik tasarımcısına ağır gelmişti. Onlar daha çok sonuca ve elde edecekleri başarıya odaklanmayı tercih ediyorlardı. Derin Göz adını verdikleri takımları, sivil bir inisiyatif tarafından neler yapılabileceğini dünyaya gösterecekti. Elbette ki Düz Dünya adını herhangi bir yerde anmamaları gerekiyordu, bu bazılarının hoşuna gitmezdi.
Saatler önce yapılan fırlatma başarıyla tamamlanmış, roketin asıl yükünün ve taşınan diğer küp uyduların yörüngeye bırakılması esnasında da bir sorun yaşanmamıştı. Ne var ki o kapak, fotoğraf makinasını taşıyan bölümün lanet kapağı, açılmamıştı. Uydu oralarda bir yerlerde ve etkindi. Ancak fotoğraf çekemiyordu…
Umutlarını kestiklerinde en çaresiz duruma düşen Gfer Uksadin oldu. Adamın bir süre sessizce ağladığını duymuşlardı. Parayı Nache ve Royn sağlamıştı ama tüm bilgi ve emek Gfer’den gelmişti. Veda ederken “bir daha ne zaman görüşebileceklerini bilmediğini, artık herhangi bir şey için umut beslemediğini” söylemişti. O olmazsa bir daha böyle bir girişimde bulunamayacaklarından bahsederken Royn haklıydı galiba. Nache Elurt’un gözleri yine takvime doğru kayarken istemsizce kendine oturacak bir yer aradı.
* * * * *
Gfer Uksadin, evine vardığında saati tekrar kontrol etti. Balkonundan bir süre daha görünecek olan Tilkicik takım yıldızına baktı. Hava açıktı. Yatağının altındaki çantayı çıkararak içindeki cihazı çalıştırdı. Küçük bir ekran ve antenden oluşuyormuş görünen aygıtın üzerinde tek bir ışık yanıp sönüyordu. Gfer Uksadin konuşmaya başladı;
– Umarım her şey yolundadır?
Metalik bir ses yanıt verdi;
– Evet dostum. Kalan enerji beni evime doğru kusursuz bir rotaya sokmak için yetti de arttı bile.
– Senin için sevindim, umarım yolculuğun sorunsuz geçer.
– Arkadaşların ne durumda, çok üzülüyorlar mı?
– Evet, maalesef.
– Benim için bunu yapmak zorunda değildin, belki onlara açıklayabilirdik?
– Kamera aslında kılıftı, içinde dostum Klurea vardı; küçük uzaylı. Gemisinin yakıtı azaldı ve onu dünyadan uzaklaştırmak için bu oyunu tertip ettim. Dikkat çekmeyecek yegane yöntem buydu, özür dilerim. Şu anda Tilkicik takımyıldızındaki evine doğru ilerliyor. Ayrıca düz dünya diye bir şey yok, kendi gözlerimle defalarca gördüm!
Sen olsan bu söylenenlere inanır mıydın?
– İnanmazdım.
– Zaten her şey vaat edildiği biçimde gitseydi durum onlar için çok daha kötü olacaktı. Tüm paralarını ve umutlarını inanmadıkları bir şey için harcamış, kendi elleriyle sonlarını hazırlamış olurlardı. Geoit Dünya’nın onlarca fotoğrafı; ne büyük yıkım. Bırakalım umut etmeye devam etsinler. İnandıkları bu saçmalık sayesinde nasıl bir kapının açılmasına vesile olduklarını tahmin bile edemezler. Belki bir gün beraber söyleriz, ne dersin?
Çok uzun zaman öncesine dayanan dostluklarının gücü her buluşmalarında artıyordu. Arstea gezegeninin küçük halkı, dünyanın kültürel çeşitliliğini çok sevmiş, yasak olmasına rağmen defalarca ziyarette bulunmuştu. Klurea ve Gfer Uksadin birbirlerine veda ederlerken ikisinin de aklında aynı soru vardı; Klurea’nın ortağı neden yardıma gelmemişti? Binlerce yıl önce gemi yine arıza yapmış ancak gereken yardım beklendiği biçimde dünyaya ulaştırılmıştı. Küçük uzaylının evine vardığında ilk yapacağı iş, ortağının izini sürmek olacaktı; kaçakçılar birbirlerini asla yarı yolda bırakmazlar.